Allah-ü Teâlâ buyuruyor ki: “Eğer Allah (rızası için) ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat arttırır ve sizi bağışlar. Al-lah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, hikmet sahibi-dir.”
“(Mü’minler) yemeğe olan sevgilerine rağmen yoksulu, yetimi ve esiri doyururlar ve ‘Biz, sizi, ancak Allah’ın rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür istemeyiz. Çünkü biz, Rabbimizden ve o suratların ekşiyeceği çetin günden korkarız’ derlerdi. İşte bundan dolayı Allah, o günün şerrinden onları korumuş, (yüzlerine) bir güzellik, (kalplerine) bir sevinç vermiştir.”
“Bedevîlerden (de) öylesi vardır ki, (Allah yolunda) harca-yacağını angarya sayar ve sizin başınıza belâlar gelmesini bek-ler. (Bekledikleri) o kötü belâ kendi başlarına gelmiştir. Allah pekiyi işiten, çok iyi bilendir. Bedevîlerden öylesi de vardır ki, Allah’a ve âhiret gününe inanır, (hayır için) harcayacağını Allah katında yakınlığa ve Peygamber’in dualarını almaya vesile edi-nir. Bilesiniz ki o (harcadıkları mal, Allah katında) onlar için bir yakınlıktır. Allah onları rahmetine (cennetine) koyacaktır. Şüp-hesiz Allah bağışlayan, esirgeyendir.”
Dâvud aleyhisselâm Azîz ve Celîl olan Rabbinden, en sev-diği amelin hangisi olduğunu kendisine bildirmesini istedi. Al-lah-ü Teâlâ da O’na şöyle buyurdu: “Ey Dâvud! …Allah’ın ken-disine mal verdiğinde Allah’ın rızasını isteyerek, malından infâk etmesidir.”
Bollukta ve Darlıkta İnfâkta Bulunmak Gerekir
“O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için infâk ederler… Allah da güzel davranışta bulunanları sever.”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem buyuruyor ki: “Sada-kanın en hayırlısı, bol maldan verilendir.” “Sıkıntı zamanında veren kimse, nefsinin cimriliğinden kurtulmuştur.”
Peygamber sallallâhü aleyhi vesellem’e “Ey Allah’ın Rasûlü! Hangi sadaka daha üstündür?” diye sorulunca Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem: “Fakirin imkânı ve gücü oranında verdi¬ği sadaka en üstündür” buyurdu.
Ebû Mes’ud radıyallâhü anh’den rivayetle: “Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem sadaka vermemizi emrederdi. Pek çoğumuz sadaka verebilecek bir şeyler bulamazdı; fakat paza-ra gider, yaptığı hamallığın karşılığı olan iki avuç hurmayı alır ve onu sadaka olarak Nebî sallallâhü aleyhi vesellem’e verirdi.”
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem: “Bir dirhem yüz bin dirhemi geçmiştir” buyurunca Ashab: “Bu nasıl olur ey Allah’ın Rasûlü?” diye sordular. O da şu cevabı verdi: “Bir adamın iki dirhemi vardı. Bunlardan en iyisini sadaka olarak verdi. Diğeri ise, malının yanına varıp malından yüz bin dirhem çıkardı ve onu tasadduk etti.”
“En üstün sadaka, malı az olanın imkânlarını zorlayarak verdiği sadakadır.”
Sayarak Verirsen Sayarak Verilir
Yezid b. Ebû Ubeyd radıyallâhü anh’ten rivayetle; Âb-ıllahm’ın kölesi Umeyr’den işittim, şöyle demişti: “Efendim ba-na kurutmak için et doğramamı emretmişti, o sırada bir fakir geldi, o etten o fakire de vermiştim. Durumu öğrenen efendim beni dövdü. Ben de doğruca Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem’e gittim. Nebî sallallâhü aleyhi vesellem, efendimi çağırttı ve: “Niçin dövdün?” diye sordu. Efendim de: “Benim emrim olmadan benim yiyeceğimi başkalarına yediriyor” ce-vabını verdi -bir başka defa da emrim olmaksızın- dedi. Bunun üzerine Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem: “Mükâfatı ikini-zindir” buyurdu.
Esmâ binti Ebî Bekir radıyallâhü anhâ’dan rivayetle: “Ey Al-lah’ın Rasûlü! Benim kendime ait hiçbir şeyim yok, ancak ko-cam Zübeyr’in kazanıp getirdiği şeyler var, onlardan fakirlere verebilir miyim?” Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem de: “Ver, kesenin ağzını bağlayıp saklama, sonra sana verilenin de ağzı bağlanır” buyurdu.
Âişe radıyallâhü anhâ’dan rivayetle: “Kapıma bir dilenci geldi. Yanımda da Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem vardı. (Evdekilere) bir şeyler verilmesini emrettim. Verilecek şeyler gelince onlara baktım. Bunun üzerine Nebî sallallâhü aleyhi vesellem: “Evine, senin haberin olmadan hiçbir şeyin girip çıkmasını istemiyor musun?” buyurdu. Ben de: “Evet” dedim. Bu sefer şöyle buyurdu: “(Ey Âişe!) Çok hesapçı olma, sayarak verme! Yoksa Allah da sana sayarak verir.”
İbn Hâcer el-Askalânî rahmetullâhi aleyh şöyle der: “Malı saymak, biter korkusuyla sadaka vermekten geri durmayı ön-lemek için yasaklanmıştır. Çünkü sadaka vermemek, bereketin yok olması için en büyük sebeplerden biridir. Zira Allah, verilen sadakaya karşı hesapsız sevap verir. Sadaka veren kimseye hesapsız sevap verildiğine göre, (dünyevi) karşılığı da hesapsız olur. Kişi, Allah’ın hesapsız rızık verdiğini bildiği zaman ona dü-şen sadaka verirken hesap etmeden vermesidir.”
Bilâl radıyallâhü anh Peygamber sallallâhü aleyhi vesellem’e gelen hediyelerin ve ganimet mallarının dağıtımı ile görevliydi.
Bir gün Rasûlüllah sallallâhü aleyhi vesellem Bilâl radıyallâhü anh’ın evine geldi ve orada bir yığın hurma görünce: “Ey Bilâl! Bunlar nedir?” diye sordu. Bilâl radıyallâhü anh: “Misâfirleriniz için bekletiyorum yâ Rasûlallah!” cevabını verince Efendimiz sallallâhü aleyhi vesellem: “Ey Bilâl! Sen kendine cehennem ateşi hazırlamaktan korkmuyor musun? Bunları hemen (ihtiyaç sahiplerine) infâk et! Arşın sahibinin onu azaltacağı endişesine kapılma!” buyurdu.