Kurbanın sahibi tarafından kesilmesi mendup/güzel görülmüştür. Rasûlüllah (s.a.v.), kurbanlarının bir kısmını kendisi kesmiştir. Bir kısmını da başkalarına kestirmiştir.
Bir kimse kurbanını kendisi kesemiyorsa, o zaman Müslüman olmak şartıyla ehil birine vekâlet vererek kestirilebilir. Câbir (r.a.)’den rivâyetle: “Kurbanı, Müslüman olan kişiden başka kimsenin kesmesini hoş karşılamam.”
Vekâlet yoluyla kurban kestiren kişi, kendi bulunduğu yerde birisine vekâlet verebileceği gibi, başka bir yerdeki kişi veya kuruma da vekâlet verebilir. Vekâlet, sözlü veya yazılı olarak ya da telefon, internet, faks ve benzeri iletişim araçları ile de verilebilir. Ancak kurban kesilirken, kurban sahibinin kurbanının yanında hazır bulunma imkânı varsa, bunu değerlendirmesi güzeldir. Zira Rasûlüllah (s.a.v.), kızı Fâtıma (r.anhâ)’ya: “Kurbanın kesilirken orada hazır bulun. Zira işlemiş olduğun her günah, kurban kanının ilk damlası yere düştüğünde, bağışlanır” buyurmuştur.
Kurbanı ehil olan kadın veya erkek kesebilir. Ka’b b. Mâlik (r.a.)’ın babasından rivâyetle: “Bir kadın, koyununu keskin bir taşla boğazlamıştı. Durumu Rasûlüllah (s.a.v.)’e bildirilmişti. Nebî (s.a.v.) bunda bir sakınca görmemiştir.”
Besmeleyi hayvanı kesen okur. Ancak kurban sahibi, kesenin eli üzerine elini koyacak olursa, besmeleyi her ikisinin de okuması gerekir.
Kurban, can da dâhil olmak üzere, bir mü’minin yeri geldiğinde bütün varlığını Allah yolunda fedâ etmeye hazır ve muktedir olduğunun sembolik bir göstergesidir.
Ashab-ı Kiram Rasûlüllah (s.a.v.)’e: ‘(Kesmiş olduğumuz kurbanda) bizim için ne kadar sevap vardır?’ diye sordular. O da şöyle buyurdu: “Her bir kılı için bir sevap vardır.” Ashab: ‘(Deve, sığır ve keçi için tamam,) ya (koyunun) yünleri ne olacak?’ diye tekrar sordular. Rasûlüllah (s.a.v.) de: “Yünlerinden her bir tüy için de sevap vardır” buyurdu.